• FATE/ZERO 3. BÖLÜM AÇIKLAMALARI

    Persepolis; Pers İmparatorluğu'nun başkenti.

    Gılgamış (Okçu)



    Sümerler'in antik şehir devleti ve sağlam surlara sahip olan Uruk'un kralıydı. Antik Mezopotamya mitolojisinde büyük bir kahramandır. Gılgamış'ın M.Ö. 2800 - 2500 yılları arasında hükümdarlık yaptığına inanılır. Ölümünden sonra ilahlaştırılmıştır. Gılgamış'ın annesi, bilge Tanrıça Ninsun; babası, aynı zamanda Uruk'un krallığını da yapmış bir ölümlü olan soylu Lugalbanda'dır.
    Güneş ve Adalet Tanrısı Utu ona güzellik, Fırtına Tanrısı Hadad ona cesaret, Su, Bilgelik ve Kötülük Tanrısı Enki ona öğrenme ve insanların en akıllısı olma yetisini vermiştir. Tanrıça annesi ve bahşedilen yetilere karşın Gılgamış bir insandır. Gılgamış'ın balta, ok, kılıç, hançer gibi çeşitli silahları vardır.

    Gılgamış Destanı'ndan Önemli Bölümler:

    Gılgamış korkusuz ve her istediğini yapan bir kralken halkının yakarışları sonrasında Tanrılar onunla eşit ölçüde güçlü ve cesur olan Enkidu'yu yaratıp Gılgamış'a dünyada bulunması gereken yeri öğretmesini amaçladılar. Dünyaya gönderilen Enkidu başlangıçta bir hayvan gibi hareket ettiği için bir avcının avlanmasına engel oluyordu. Bunu duyan Gılgamış, Enkidu'ya insanlık öğretmesi için bir rahibe gönderdi. Rahibe bunu başardıktan sonra Enkidu ile şehre çıkageldi. Enkidu'yu gören halk, Gılgamış'a benzemesinden dolayı şaşkına döndüler. Gılgamış ile Enkidu birbirleriyle dövüştükten sonra yakın arkadaş oldular. Gılgamış ülkesinin başına gelebilecek tüm kötülükleri defetmek için Sedir Ormanı'nın muhafızı dev Humbaba'yı öldürmeyi kafaya koydu. Enkidu ne kadar onu vazgeçirmeye çalışsa da ölümünü bekleyeceğine adını dünyaya duyurmak istediğini söyledi. Sonrasında Uruk'un yalnız erkeklerini ve Enkidu'yu kendi rızalarıyla yanına alıp yola koyuldu. Güneş ve Adalet Tanrısı Utu'nun da yardımıyla devle savaşan Gılgamış ve Enkidu, Humbaba'nın kafasını kestiler. Gılgamış ve adamları ormandaki ağaçları kesip yanlarına alarak Uruk'a döndüler. Sonrasında Tanrıça İshtar Gılgamış'a âşık oldu ve onunla evlenmesini istedi. Gılgamış Tanrıça'ya geçmişteki sevdiği kişilere yaptıklarını hatırlatıp onun gibi biriyle evlenmeyeceğini söyledi. Bunun üzerine Tanrıça, Gılgamış'ın ona hakaretler savurduğunu söyleyerek babası Anu'dan Gök Boğası'nı istedi. Babasından istediğini alan İshtar, boğayı Uruk şehrinin surlarına doğru sürdü. Kükremesiyle yerde hendekler açan boğa, pek çok genci öldürdü. Sonunda Enkidu ile dövüşürken yardıma gelen Gılgamış'ın sapladığı kılıçla öldü. Olayın ardından gelip lanetler okuyan İshtar'a boğanın butunu fırlatan Enkidu ertesi gece gördüğü rüyayı kafaya takıp hastalandı -rüyasında Gılgamış mı yoksa kendisinin mi öleceği üzerine tartışan Tanrılar'ın kendisinde karar kırdıklarını görmüştü ve bunu Gılgamış'a anlattı-. Hastalığı gittikçe kötüye giden Enkidu, Gılgamış'a onu Tanrıça İshtar'ın lanetlediğini söyledi.
    Enkidu öldükten sonra Gılgamış yalnız hissetmeye başladı. Başıboş bir şekilde ovada gezinen Gılgamış, arkadaşı gibi ölmek istemeyip Utnapiştim gibi ölümsüz olmak istedi. Sonrasında onu bulmak için yolculuğa çıktı. Vahşi yaratıkları öldürdüğü yolculuğunda Maşu Dağı'na vardı. Orada kapıyı koruyan akrep adam ve karısıyla karşılaştı. Akrep adama Utnapiştim'i bulmak isteme sebebini anlatıp onu ikna etti ve akrep adam geçmesine izin verdi. Maşu Dağı'nın tünelinde karanlıkta 58 km yürüyen Gılgamış, tünelden çıkınca ağaçlarla dolu bir bahçeye geldi. Bahçeyi geçip deniz kıyısına ulaştı. Orada Siduri ile tanıştı. Siduri'nin ölümsüzlüğü unutup hayatın tadını çıkar tarzı verdiği öğütleri görmezden gelen Gılgamış, denizi aşıp nasıl Utnapiştim'e ulaşacağını sordu. Siduri, tarih boyunca kimsenin deniz üzerinde yolculuk yapamadığını ama kayıkçı Urşanabi'nin ona yardım edebileceğini söyledi. Gılgamış öfkeyle gidip kayığı güçlendiren taştan nesneleri yok etti. Taştan nesneler kayığın ölüm saçan sularda denizi geçmesini sağlıyordu. Bunun üzerine Urşanabi Gılgamış'tan 120 adet sırık kesmesini istedi. Yola koyulan ikili üç günde ölüm saçan sulara geldiler.
    Gılgamış bu sularda ellerinin ıslanmamasına dikkat ederken ilerlemek için sırıkları teker teker kullandı. Sonrasında gömleğini çıkarıp onu yelken gibi kullandı. En sonunda Utnapiştim'in bulunduğu yere vardılar. Utnapiştim; Rüzgâr, Hava, Yer ve Fırtına Tanrı'sı Enlil'in tüm canlıları yok etmek için gönderdiği tufandan yaptığı gemi ile kurtulması sonucu Enlil onu ve karısını sırasıyla Tanrı ve Tanrıça yapmıştı.
    Utnapiştim bunu Gılgamış'a anlattıktan sonra sonsuza kadar yaşaması için bir Tanrı'nın gücüne sahip olması gerektiğini söyledi. Bunu kanıtlaması için yedi gece uyumaması gereken Gılgamış, uykusuna yenik düştü.
    Utnapiştim, uyandığında ona ölümsüzlük bahşedilmeyeceğini anlayan Gılgamış'a Tanrılar tarafından hançer, yay, balta ve kılıç kullanma yeteneğinin, hiç kimsenin elinden kurtulamayacağı saldırılar yapma, kahramanlıkta rakipsiz olma, insanlar arasında üstün olma ve krallar kralı olma gücünün bahşedildiğini söyledi. Sonunda Uruk'a geri dönmeye karar veren Gılgamış, Utnapiştim'in ayrılmadan önce ona söylediği, onu yaşamın her günü genç ve güçlü kılacak bitkiyi bulmak için yola koyuldu.
    Bitkiyi alan Gılgamış ölüm saçan suları geçip Siduri'nin bulunduğu yere vardı. Bitkiyi elbiseleriyle birlikte toprağın üstüne koyup kendine gelmek için suya girdi. Suyun içindeki yılan bitkinin çekici kokusunu alıp bitkiyi ağzıyla tutttu ve suya daldı. Bunun farkına varan Gılgamış yıkıldı ama Uruk'a Urşanabi ile beraber geri döndü.

    Fate/Zero 4. Bölüm Açıklaması

  • Benzer İçerikler

    Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder